Dünya kurulduğundan beri toplum hayatına hiç bir güç siyaset kurumun yaptığı kadar dönüştürücü olamamıştır. Siyaset, toplumları en kısa zamanda istenilen şekilde dönüştürür. Gerek siyasi kurumların çıkarmış olduğu kanunlar, gerekse de siyasi aktörlerin hal ve davranışları toplumlara en hızlı tesir eden faktörlerdir. Bazen bu değişimi, dönüşümü siyaset peyderpey insan doğasına uygun bir şekilde fıtri olarak gerçekleştirir. Bazen de güç kullanarak, yasaklamaya yoluna giderek toplum yaşamındaki kuralları değiştirir, dönüştürür. Çoğu kişi toplumları dönüştüren kurumun eğitim olduğunu düşünür. Fakat eğitim uzun bir zaman diliminde bir etkiye sahiptir, siyaset ise kısa sürede toplumun her alanına nüfuz eder. Bu sebeple siyasi figür olarak toplumun önünde olan her kişi yapmalarına, etmelerine, sözlerine, ima ettiklerine dikkat etmelidir.
2012 senesinde bir hastalıktan dolayı babam her gün ara vermeksizin şehrin tam teşekküllü hastanesinde dört boyunca iğne olmak zorundaydı. Her gün bu sebeple hastanenin aciline gidiyorduk. Orada sırada beklerken gözlemlediğim acile gelen insanlar oluyordu. Bazılarının hikayelerini oturup ta dinlerdim. Acili gözlemlerken dikkatimi çeken bir husus vardı. Maçların olduğunu acile geliş sayısı çok düşük oluyordu. Özellikle milli maçların oynandığı günler acildeki insan sayısı üç beş kişiyi geçmezdi. Bunun yanında dikkatimi çeken diğer durum ise acile kavga, gasp gibi konular sebebiyle yaralanma ile gelenlerin çok olduğu günler ülkede siyasilerin çatıştığını günleri oluyordu. Ülkenin gündeminde siyasilerin kavgaların olduğu günlerde acildeki insan sayısı da fazla oluyordu. Haberleri takip etmesem de acildeki vakalara göre ülke gündeminde ne olduğunu çözebiliyordum. Bu durum yüz yirmi gün boyunca onlarca kez doğrulandı. Siyasilerin yapmış oldukları en küçük bir olay toplumda bu kadar hızlı bir şekilde etki oluşturuyor.
Bu ülke siyasi kutuplaştırmalar yüzünden enerjisini, zamanını, emeğini boşa kaybetti. Bu çatışmalara binlerce gencini, geleceğini feda etti. Birilerinin siyasi ikbali uğruna kardeş kardeşe düşürüldü. Bazen dış güçlerin etkisiyle oldu bu olaylar ama uygulayıcıları bu ülkenin siyasileri oldu. Yıllarca ülkenin enerjisi sağ-sol denilerek, laik-şeriatçı denilerek, Kürt-Türk denilerek her dönem kendi rengine ve hedefine göre kavgalar alevlendirildi. Şimdilerde de yine bir kargaşa ortamına insalarımız çekilmek isteniyor. Siyasi liderlerin kullandıkları dil, birilerinin muhalif siyasetçilere saldırmasına kaynak oluyor. İnsanların evlerinin önünde dövülmelerine sebep oluyor. Sokak ortasında gazetecilerin saldırıya uğramasına, sosyal medyada insanların linç edilmesine yol açıyor. Ve bu maalesef bilinerek yapıldığı hissi uyandırıyor. Erbakan Hocam’ın dediği gibi milletimiz sürekli bir “horoz dövüşü”nün içine çekilmeye çalışılmakta. Güne uyandığımız her sabah ülkede yaşadığımız gerçekliği anlamadan uzaklaştıran bir sunni kavganın içinde buluyoruz kendimizi. Bin yıldır bu topraklarda adaletin temsilciliğini yapmış bir milletin evladı olarak diş kavuğunu doldurmayacak meselelerde birbirimizi yerken buluyoruz. Siyasette kullanılan dil her gün daha fazla insanımızın gönlünde yara açıyor.
Siyasiler bir dönem daha iktidarda kalmak için bin yıldır kardeş olan bu toplumu birbirine düşürmeyecek, herkesi ve her görüşü kucaklayacak bir dil kullanmalıdır. Toplumu kötülüklere, kargaşaya sürüklemek yerine yeni kardeşlik örneklerinin görüleceği bir hayatı sağlayabilir siyasiler. Sadece halkın önünde olumlu, iyiliğe yöneltecek, güzel olan, adil olan, toplumun faydasına bir dil kullanarak, yani en basit bir işi yaparak. Ki Peygamber Efendimiz’i (sav) kendine örnek alan bir insan -siyasi olmasına gerek- “Ya hayır söyle. Ya sus!” hadisini her daim aklında tutmalıdır. Hele de toplum önünde milyonların ağzından çıktığı her söze baktığı kişiler bu hadisi her baktığında görebileceği noktaya asmalıdır. İnsanlar arasına ayrılık tohumları ekecek söylemlerden uzak durmalıdır. Bu dünyada milleti birbirine düşürerek elde ettiğiniz iktidar ve ulaştığınız menfaat ahirette hesabını veremeyeceğiniz ameliniz olur.
Milli Görüş Saadet Partisi’nin üç hedeften biri olan “Yeniden Büyük Türkiye” kurulurken biz Milli Görüşçüler bu ülkenin tek ferdini feda etmeden birlik ve beraberlik içinde çalışmaya inanan insanlarız. Gündelik siyasi kavgalarla kardeşliği ihlal edecek meselelere yol açmamak insani ve İslami bir zorunluluktur. Bu topraklarda bizden sonraki nesile bir miras bırakacaksak bu “kardeşlik” mirası olacaktır. Siyasiler toplumda bir değişim yapacaklarsa kardeşlik üzerinden yapmalıdırlar. Siyasete hakim olacak kardeşlik ve bütünleştirici dil ülkeye en hızlı etki edecek mesele olacaktır. Zira artık biz millet olarak bıktık horoz dövüşlerinden!
21 Ocak 2021/ Milli Gazete
https://www.milligazete.com.tr/makale/6144357/elif-ors/bikmadiniz-mi-horoz-dovusunden