Mart 04, 2021

Bu Sese Kulak Verin!

 Doksanlı senelerin ortalarıydı. Daha ilk okula gidiyordum büyük ihtimal. Bir haber geldi nereden geldiğini de hatırlamıyorum. O gün Eskişehir’in merkezindeki Çarşı Camii’nde gıyabi cenaze namazı kılınacaktı. Meğerse Ruslar Çeçen liderlerden birine suikast düzenleyerek şehit etmişler ve Türkiye’deki müslüman kardeşleri ülkenin bir çok ilinde gıyabi cenaze namazını kılarak Çeçen direnişçilere destek veriyorlarmış. Rusların zulmünü telin ediyorlarmış. Kılınan tek gıyabi cenaze namazı da değildi o günkü cenaze namazı. O senelerde böyle çok cenaze namazları, protesto mitingleri, basın açıklamaları yapılırdı.

Doksanlı seneleri hatırlarsak; benim hafızamda dünyadaki mağdur ve mazlum kardeşlerimiz için kermes yapma, program düzenleme, çeşitli fotoğraf sergileri açma dönemi olarak yer etmiş. Ülkenin geri kalanında İslam’a göre bir hayat geçirmeyi gaye edinenler için de hiç şüphesiz durum böyledi. Ülkemizdeki insanlarımız içlerindeki bulundukları maddi ve manevi zorluklara, sıkıntılara rağmen dünyadaki diğer kardeşlerini unutmazlardı. Çoğu kardeşimiz kendi evinin iaşesini düşünmez ümmet için ellerinden geleni yapardı. Bu bazen dünyada işlenen zulümlere toplumun geri kalanının dikkatini çekmeye çalışarak gündem getirme olurdu, kimi zaman dünyanın diğer yerlerindeki müslüman oluşumlara maddi destek sağlamak için çalışmak olurdu kimi zamanda Bosna ve Çeçenistan örneğinde olduğu gibi bizzat kendileri gidip diğer müslüman kardeşleriyle o hayatı paylaşmak olurdu. 

O gün Çarşı Camii’nin etrafı hınca hınç doluydu. Boyum kısa olduğu için kalabalığın nereye kadar uzandığını göremiyordum. Sosyal medyanın hatta cep telefonlarının olmadığı zamanlarda o kadar insan nereden haber alıp bir araya gelebiliyorlardı, hayreti mucip bir durum günümüzden bakınca. Şimdi de bir çok olay meydana geliyor, bir çok organizasyon mevcut, fakat o zamanlarda ortaya çıkan birlik ve beraberlik meydana gelmiyor, haliyle de toplumda istenen etki oluşmuyor. Sosyal medyada birkaç gözyaşı içerikli duygusal paylaşımlardan öteye geçemiyor. Teknolojik imkanlarında ruh ve hedef olmadan bir işe yaramadığını anlıyoruz ve bizzat yaşayarak tecrübe ediyoruz.

O günlerin üzerinden çok zaman geçti. Dünyanın gündemine yeni yeni zulümler, zulmün çeşitlerine de yenileri eklendi. Aşağı yukarı bir buçuk milyar müslüman olduğu söylenen dünyada hala müslümanlar bir ümmet olamadı. Dünyanın değişik coğrafyalarında kimisi canıyla, kimisi malıyla, kimisi sosyal hakkından mahrumiyetiyle kimisi de ülkemizde olduğu gibi “müslümanca” yaşayamamaktan muzdarip. Mazlum, mağdurlar can havliyle ellerinden geleni yapıyorlar ama nafile kıytırıktan bir youtuber sözü kadar gündemde kalamıyorlar. Doksanları hatırlayınca ahlanmamak elde değil.

Son haftalarda bir çığlık gündeme getirilmeye çalışıyor mazlum Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz tarafından. Milli Gazete okuyucuları ve takipçileri bunları en sarih bilen kişiler ülkemizde. Bugün bu yazıda Çin ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından 2017 senesinde imzalanan “Çin-Türkiye suçluların İadesi Anlaşması” olacak. Bu anlaşma geçtiğimiz hafta Çin Halk Kurultayı tarafından onaylandı. Şimdi bizim Meclis’imizde onaylanması bekleniyor. Doğu Türkistanlıların temsilcileri olayı “Umarız TBMM'de reddedilir. Eğer onaylarsa Uygurların Çin'e iadesinin yolu açılıp Türkiye, Uygur soykırımının destekçesi konumuna düşer.” diyerek anlaşmanın mecliste onaylanmaması için kampanyalar düzenliyor. Uygurlu kardeşlerimizden gelen bu sese kulak verelim.

Çin’in kimi suçlu ve “terörist” olarak gördüğü açık seçik ortada iken nasıl böyle bir anlaşma meclis gündemine getirilebilir? Uygurların teslim edildiği zaman başlarına gelecek tüm dünya tarafından bilinirken böyle bir vahşete göz yumulabilir? Çin ile ne için ve ne adına böyle bir anlaşmaya varılır? Zalimden hayra dair ne beklenebilir ki? Zalim elindeki tüm imkanlarıyla hala Doğu Türkistan’da hem din açısından hem de ırk açısından kardeşlerimize şecaatlerine devam ediyor. Bu vahim yanlıştan yetkililerin en kısa zamanda vazgeçmelerini, Nisan 2019’dan beri Meclis’te tutulan bu kanun teklifini çekmelerini müslüman kardeşlerimiz ve tüm mazlumlar adına bekliyoruz. 

Aklıma doksanların ortalarındaki o gıyabi cenaze namazı geliyor yine. Cenaze namazına katılanların çoğu şimdi etki ve yetki sahibi. Çoğunu da isim isim tanırım. İşin acı tarafı o zaman zulme karşı duranlar şimdi bu kanunu Meclis’e teklif olarak sunanlar… Ne oldu “ümmet olma”, “ümmetin derdiyle dertlenme”, “mazlumların sesi olmanın” modası mı geçti? Maddi ve manevi sıkıntılar altında her mazlumun peşinden gidenler ellerine yetki ve etki geçince neden bu duruma geldi? 

Sözlerimizi Erbakan Hocamızın Irak işgalinin daha başlamadığı ve dünya kamuoyunun işgale alıştırılamaya çalışıldığı zamanlarda söylemiş olduklarıyla tamamlayalım: “Bunun için yer yerinden oynamalıdır. İnsan Irak faciasını rüyasında görse 70 kere tövbe etmesi gerekir. Amerika ve İsrail’in Siyonist politikaları için Iraklı kardeşlerimize bomba yağdırmanın vebaline ortak olmayın. ABD’nin yeni tekliflerini sakın Meclis’e getirmeyin. Biz müstemleke değiliz.” (Ülkelerin isimlerini mağdurların isimlerini değiştirerek okuyunuz. Değişen bir şey olmadığını göreceksiniz.)

 

Not: Sonradan yaptığım araştırmalar sonuncunda öğrendiğim o zaman kılınan gıyabi cenaze namazı Çeçen lider, Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nin ilk başkanlığını yapmış Caher Dudayev’indir. Tüm şehitlerimize bin rahmetle…


7 Ocak 2021/ Milli Gazete


https://www.milligazete.com.tr/makale/6011836/elif-ors/bu-sese-kulak-verin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ey Sakallı Hüsnü Amcam! Senin Verdiğin Oyun Bedelini Gazzeli Bebekler mi Ödeyecekti?

Her şeye her duruma rağmen bir bayramı geçirdik. Dilerdik ki, yeni bir tazeleniş olsun, bir muhasebe olsun hac günleri. Müslümanlar Allah’...