Aralık 26, 2022

İstanbul Sözleşmesi’nin perde arkasındaki maddeleri

 Türkiye Cumhuriyeti ilk kurulduğu zamandan itibaren yabancı ülkelerden tercüme olarak topluma şekil vermek için Medeni Kanun başta olmak üzere birçok hukuksal metni olduğu gibi almıştır. Sene 2000’leri gösterdiğinde bile durum değişmemiştir. Avrupa Birliği’ne girmek hayaliyle, Batılı dünyaya ait olma hevesiyle hâlâ kanunlarını uluslararası kuruluşlardan tercüme şekilde olduğu gibi almaktadır. Hükümetler kendi toplumunu değerlerini, geçmişini, inançlarını düşünmeden Batı’dan gelen yasaları olduğu gibi uygulamaları, ülkemizde onarılmaz sorunların meydana çıkmasına sebep oluyor.

İNANÇ DEĞERLERİMİZE AYKIRI

Bu açıdan ele aldığımızda İstanbul Sözleşmesi bizim inanç değerlerimize ve doğal fıtrata aykırı unsurlar içermekte. İlk önce İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyet tanımını yapan ilk uluslararası anlaşmadır. “Kadın” ve “erkek” kimliklerin toplumsal yaşantı sonucu oluşturulmuş toplumsal kimlikler olduğunu söylemektedir. İki cins doğuştan getirdiği kemikten öte toplumda kadına ve erkeğe biçilen toplumsal cinsiyet üzerinden kimlik oluşturulduğunu ve bunun yanlışlığını söylemekte. İlk ele alacağımız, şiddet tanımının yapıldığı maddedir. İstanbul Sözleşmesi’ndeki tanımların nasıl açıklanacağını anlatan bu madde de aile içi şiddeti tanımlarken 3. Madde ‘b’ bendinde “birlikte yaşayan bireyler arasında” diyerek nikâhsız birliktelikleri de normalleştirme yoluna gidilmiştir.

Madde 3 – Tanımlar
3. Madde: a) “Kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılıkanlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dâhil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır;
b) “Aile içi şiddet”, eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgâhı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak
anlaşılacaktır;
f ) “Kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır. Belki de bizim toplumumuz ve insanlık için en tehlikeli olan madde dördüncü madde. İnsanların ‘ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken’ gibi sebeplerle ayrımcılığa uğramayacağını söylerken ‘cinsel yönelim’ ifadesi kullanılmakta.

Madde 4 – Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması
3) Taraflar bu sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.
İstanbul Sözleşmesi’nde en sık bahsedilen ve toplumlara yerleştirilmek istenilen kavram “toplumsal cinsiyet” kavramı. Bunun kabulü ile ise diğer taraftan yaratılıştan gelen farklılıkları yok sayarak mutlak eşitlikten bahsediliyor. Farklılıklara rağmen yaşamanın yoluna gitmek yerine herkese belli bir anlayışı dayattığını görebiliriz.

Madde 6 – Toplumsal cinsiyet konusunda hassasiyet gerektiren politikalar
Taraflar bu sözleşmenin uygulanmasına ve sözleşme hükümlerinin etkilerinin değerlendirilmesine bir toplumsal cinsiyet bakış açısı katacak ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğe ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin politikalarını yaygınlaştıracak ve etkili bir biçimde uygulayacaklardır.
“Namus” kavramı bağlamından koparılarak şiddet enstrümanı gibi kabul edilerek “namus” kavramı kötü bir şeymiş gibi lanse edilmiştir. Sözleşmenin on ikinci ve kırk ikinci maddelerinde “namus” kavramı ele alınmıştır.

Madde 12 – Genel yükümlülükler
1) Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır.
5) Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.

Madde 42 – Sözde “namus” adına işlenen suçlar da dâhil olmak üzere, işlenen suçlar için gerekçelerin kabul edilmemesi
1) Taraflar bu sözleşme kapsamında kalan şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus”un gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Sözleşmede toplumda kargaşanın, huzursuzluğun artmasına diğer bir maddesi ise çiftler eğer uzlaşma yoluna gitmek isterlerse, arabuluculuk ve uzlaştırmanın yasaklanması.

Madde 48 – Zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerinin veya hüküm vermenin yasaklanması
1) Taraflar bu sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dâhil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. İstanbul Sözleşmesi’nde mağdur olan şikâyetinden ve ifadesinden vazgeçmiş olmasına rağmen şiddet davalarında davalar re’sen devam edecek olması. Mağdurun vazgeçmesi davanın kapanmasına yetmeyecektir.

Madde 55 – Ex parte (nizasız) ve ex officio (re’sen) yargılama
1) Taraflar, bu sözleşmenin 35, 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde belirlenen suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmaların, suçun kısmen veya tamamen kendi topraklarında işlenmiş olması durumunda, mağdurun ifadesine veya şikâyetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini veya şikâyetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin edeceklerdir.
İstanbul Sözleşmesi’nde, “evliliğin veya ilişkinin bozulması”, “evliliğin veya ilişkinin süresi” gibi ifadelerle ülkemizin inanç ve geleneklerinde olmayan nikâhsız birliktelikler normal karşılanmaktadır. (Madde 59)

Sonuç olarak İstanbul Sözleşmesi’ni birçok devlet, “toplumsal cinsiyet ideolojisinin” uygulanmasına sebep sözleşme olarak kabul ederek bu sözleşmeyi kabul etmemiştir. İstanbul Sözleşmesi bizim toplum yapımıza, sosyolojimize, gündelik yaşamamıza, inancımıza uymayan maddeleri ihtiva etmektedir. Artık kendi yasalarımızı kendi ihtiyaçlarımıza, inançlarımıza ve değerlerimize göre kendimiz yapmalıyız.


30 Mayıs 2020

https://www.milligazete.com.tr/makale/4733967/elif-ors/istanbul-sozlesmesinin-perde-arkasindaki-maddeleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ey Sakallı Hüsnü Amcam! Senin Verdiğin Oyun Bedelini Gazzeli Bebekler mi Ödeyecekti?

Her şeye her duruma rağmen bir bayramı geçirdik. Dilerdik ki, yeni bir tazeleniş olsun, bir muhasebe olsun hac günleri. Müslümanlar Allah’...