Temmuz 04, 2021

Ramazan Güncesi

 Ramazan iklimiyle geldi ve hayatımıza bir nefes aldırdı. Bütün olumsuzluklarına rağmen huzur iklimini yaşatıyor. Pandemi kısıtlamalarıyla beraber mukabeleler ve cemaatle toplu teravih namazları kılınamaması da insanımız kendince manevi hazzı yaşamak için başka kapılar buluyor. Pandemi gerekçe gösterilerek icra edilemeyen mukabele programları internetin eğitim platformlarıyla varlığını sürdürüyor. Arkadaşlar, akrabalar internet üzerinden bir araya gelip mukabelelerine, Ramazan sohbetlerine devam ediyor. İnsanımız birbirine desteğe, bir olmaya, dertleriyle dertlenmeye internet üzerinden de olsa devam ediyor.

Ramazan öncesi her müslümanın aklında bir soru kalbinde endişedir: “Bu Ramazan oruca dayanabilecek miyim?” Biliriz ki, insan nefisin terbiye eden tek imtihan insan bedeninin aç kalmasıdır. Oruç ibadeti en çok nefisle mücadele olduğu içindir bu endişelerimiz. Ama Rabbimizin bir lütfu olarak her Ramazan’ın başları serin geçer. Yaz mevsiminde de bunu yaşadık, şu bahar mevsiminde de bunu yaşıyoruz. Sıcak geçen bir Mart’tan sonra böyle bir lütufla Rabbim biz kullarına “Siz niyetinizi alın benim emrim için. Ben size imkanları yaratırım.” diyor sanki.

Ramazan’da haber merkezlerinin gündeminin eksik olmayan maddelerinden biri de müslümanları yaşadığı diğer coğrafyalarda Ramazan’ın nasıl yaşandığıdır. Haber merkezleri uluslararası haber ajanslarından geçilen haberleri, yerel haber portallarını takibe alırlar bu zaman zarfında. Bu senede diğer coğrafyadaki kardeşlerimizin Ramazanları nasıl geçiyor gelen haberlerden, fotoğraflardan takip ettik. Birçok ülkede cemaatle teravih namazları alınan tedbirlerle de olsa toplu olarak kılındığını gördük. Ne güzel, ne müthiş bir manzara oluyor sadece Allah’a secde eden insan manzarası!

Özellikle bir fotoğraf var ki duygu dünyamızı alt üst etti. Mescid-i Aksa’nın avlusunuda toplu olarak saflar bitişik kılınan teravih namazı. Yıllardır işgalci israil’in zulmü altında hayatta kalmaya çalışan Filistinliler saf saf olmuş Allah’ın emrine teslim olmuşlardı. 

Kudüs’ten gelip bizi şaşırtan diğer görüntü ise Ramazan gelmeden çarşılarını, pazarlarını Ramazan için süslemeleri, tarihi sokakları ışıklandırmalarıydı. Biz % 99 müslüman ve bağımsız bir ülke olarak bu tür hazırlıkları yılbaşı geldiği zaman ya da kapitalizmin kutsadığı günlerin arefesinde görmeye alışkınız çünkü. 

Bu iki fotoğrafa bakınca şunu düşünmeden geçemiyoruz: “Kim işgal altında?”

İşgal demişken hepimiz biliriz ki en ağır işgal gönüllerin ve zihinlerin işgalidir. İşgalin bu türü yapılırken top, tüfek, silah kullanılmaz; kelimeler, kavramlar kullanılır. Açıkçası işgalin bu türünden kurtulmak fiili işgalden kurtulmaktan çok daha zordur. Silahlı işgal biter, gider ama zihinlerin işgalinden kurtulması için insanların, toplumların iyi bir rehabilitasyondan geçirilmesi gerekir. Tıpkı Hz. Musa’nın kavmi İsrailoğullarının Firavun’un zulmünden kurtarılıp, Kızıldeniz’i geçtikten sonra kırk yıl çölde dolandırılması gibi.

Haber portallarına “Mescid-i Aksa’da ilk teravih namazı kılındı” başlıklı haberin spotunda “İsrail işgali altındaki Doğu Kudüs’ün Eski Şehir….” ifadesi yer alıyordu. Kudüs ne zamandan beri bölündü, bunu işin ehli olan herkes biliyor. Haberin mahrecinin devletin haber ajansı olması da biz müslümanlar için daha üzüntü verici. Ama Ramazan ayının son Cuma günü Kudüs günü’nde yine göreceğiz “israil’e işgalci” dediklerini, zulme lanet yağdırdıklarını, resmî ricalin Kudüs edebiyatlı paylaşımlarını. Bir yandan işgalcinin kavramlarını kullanmak, diğer yandan…

Ramazan dayanışma ayı olmasına rağmen ülkenin ekonomik tablosunun değişmesine bu sene çok katkısı olmadı. Önceki senelerde fakirin elinden tutan, düşküne yardım eden insanımız bu sene kendi yardıma muhtaç hale geldi. Yine de askıda fatura, askıda kumanya paketi, askıda giysi, askıda ekmek gibi uygulamalarla millet kendi yaralarını sarmaya çalışıyor. Saadet Partisi’nin gündeme taşıdığı “geçim ittifakı” her geçen gün hiçbir siyasi görüşün inkar edemeyeceği kadar aşikar. Ülkenin siyasi unsurları milletimizi daha fazla kamplaştıran seçim ittifaklarını değil geçim ittifakı meselesini ele almalıdır. Zira en son Tekirdağ’da üç çocuk babası uzun süre işsiz kaldığı için eşine son 12 lirasını bırakarak hayattan ayrıldı. Atanamayan öğretmenler, eytliler, atanamayan engelli öğretmenler, kuryecilik yapanlar, özel şirketlerde çalışıp başlarına ne geleceğinden haberi olmadan üç kuruş karın tokluğuna çalışan milyonlar… Halkın memurundan çiftçisine, hayvan üreticisinden küçük-büyük ölçekli üreticisine, girişimcisinden emeklisine her sınıf dar boğazda.

Gelen haberler Ramazan’da ülkecek ağzımızın tadını kaçırıyor. İktidar gücünü elinde tutanlar ekonomi sorununu patates-soğanla çözeceğini sanarak geçim derdini bitireceğini mi düşünüyor? Belirli makamlarda isim değişikliklerinin ülke sorununu bitireceğini mi sanıyorlar?

Ramazan olsa da müslümanların yaşadığı gelen zulüm haberleri değişmiyor. Artık işgalci israil’in bir gelenek haline getirdiği müslümanların kutsal günlerinde filistinlileri bombalaması bu Ramazan’da da değişmedi. Yine İşgalci israil’in terör uçakları bu Ramazan’da Gazze’ye hava saldırıları düzenledi. Diğer yandan Doğu Türkistan’dan gelen haberler değişmedi. Yine zalim Çin bütün dünyanın gözü önünde soykırım uygulamaya devam ediyor. 

Ama yaşanan daha acı olay ülkemizde gerçekleşti. Çinle imzalanan hala Meclis Komisyon’unda olan anlaşma Meclis’ten geçmemiş olmasına rağmen Ramazanın ilk gecesinde sahur baskınıyla en az üç Uygur’un evi basılarak gözaltına alındığı öğrenildi. Gözaltına alınanlardan biri 76 yaşında annesi ve üç kızı ve bir oğlu ile birlikte İstanbul’da yaşayan, eşi vefat etmiş bir hanım. Ülkemizdeki Uygurların derdiyle dertlenen kurumlar gözaltına alınan hanımın hangi suçtan dolayı gözaltına alındığını yetkililere sosyal medya aracılığıyla soruyor. 

Bunca yaşanandan sonra beynimize aynı soru üşüşüyor: “Kim işgal altında?”


22 Nisan 2021/ Milli Gazete


https://www.milligazete.com.tr/makale/7002783/elif-ors/ramazan-guncesi 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ey Sakallı Hüsnü Amcam! Senin Verdiğin Oyun Bedelini Gazzeli Bebekler mi Ödeyecekti?

Her şeye her duruma rağmen bir bayramı geçirdik. Dilerdik ki, yeni bir tazeleniş olsun, bir muhasebe olsun hac günleri. Müslümanlar Allah’...