Yıllar yıllar sonra aklı selim, yaratılış gayesine karşı sorumluluğunu taşıyan, delillere dayanarak gerçeğin peşinde koşanlar tarih kitaplarında günümüzü yazarlarsa muhtemelen şunları yazacaklar: “Ülkenin yeni yüzyılında “Irmağının akışına ölürüm Türkiyem” türküsünü söyleyenler ile “Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya” şiirini okuyanların cennet vatanın insanlarını, geleceğini, ormanlarını, ırmaklarını, ovalarını, tarım alanlarını, tarihi mekanlarını, madenlerini, hava sahasını talan ettiler.”
İktidarın eliyle içine atıldığımız ekonomik krizin sebebi iktidar taraftarlarının iddia ettiği gibi pandemi sürecinde alınan yaralar değildir. Türkiye’deki ekonomik kriz 2018’lerden itibaren bağıra bağıra gelen bir krizdir. Krizin de temeli 2002’ye kadar dayandırabiliriz. Aslında daha öncede kriz vardı. Fakat AKP iktidarı milletimizden oy alırken milletimizi ekonomik dar boğazdan kurtarmak için oy aldı. Sonuç, o zamana kadar yapılan fabrikalar özelleştirme adı altında haraç mezat satıldı; tarım ve hayvancılık kademe kademe küresel güçlerin istediği doğrultuda iş gücü hizmet sektörüne kaydırarak milletimiz üretim alanından uzaklaştırıldı. Ve sonuç ülkede çalışan nüfusun yüzde altmışı asgari ücretle çalışır hale getirildi. Özelleştirmeler sonucu iktidarın dediği gibi devlete yük olan sektörler elden çıkarılmadı. Şeker fabrikaları gibi havada, karada para kazandırıp kâr ettiren kuruluşlar satıldı. Ülkenin alanında tek hizmet veren PTT elden çıkarıldı. Daha sonra zarar ettiği zaman yine geri alındı PTT. Sadece PTT’nin özelleştirilmesi ile milletimiz iki kez zarara uğratıldı. Bunun sonucu deprem olduğunda çalışmayan bir telefonlaşma sektörü.
Ekonomide yaşadığımız talandan birkaçını yazabildik. Bu ekonomik sıkıntı içinde iktidar mensupları 4-5 yerden maaş alıp bir eli yağda bir eli balda yaşarken dört beş yerden maaş alanların sebebiyle işgal edilen mevkiler yüzünden iki üniversite bitirip hâlâ işsiz gezen gençlerimiz arttı. Hatta artık “ev genci” diye yeni bir ekonomik tanımımız oldu. İşsizlik genç nüfus içinde en büyük problemlerden biri iken son alel acele millete rüşvet babından problem çözmüş gibi oldukları EYT’liler ile beraber artık çalışan nüfus emeklilerin dengesi bozuldu. Böyle talan tarihte başka yerde görülmüş müdür? Uzmanları bizi aydınlatırsa seviriniz.
“Irmağının akışı” diye miting meydanlarında, sosyal medyada gezinirken meseleleri çözme makamında olanlar yanlış planlama (bunu iyi niyetle yazdık, yoksa hangi yandaş, candaş iş adamına ne kazandırılmak istenildi bilemeyiz) sonucu Karadeniz’de akan her ırmağa bilmem kaç tane HES yapılarak ırmaklar kurutuldu. Irmaklarına, çevrelerine sahip çıkmak isteyen köylüler güvenlik kuvvetleri ile karşı karşıya getirildi. Unutanlar İkizdere’de olanlara dönüp bir bakıversin.
Irmaklarımızın başına bunlar geldi de göllerimiz ellerinden kurtuldu mu? Adı “Dipsiz Göl” bu dönem dibini gördü. Dipsiz Göl define arama safsataları içinde kurutuldu gitti. Dışarıdan su taşınarak eski hale getirilerek doldurulmaya çalışılıyordu. Ama o eski Dipsiz Göl olur mu? Atalarımız boşuna dememiş “Taşıma su ile değirmen dönmez.” Diğer çok bilinen gölümüz “Türkiye’nin Maldivleri olarak bilinen Burdur’daki Salda Gölü” gözümüz önünde talan edildi. “Ayak basılmasın” derken ne hale getirildi?
“Ölürüm Türkiye’m” diyerek ovalarımızın ortasına TOKİ’ler yaptık. Oysa tarihte atalarımız tarım için kullanılacak alanları tarıma ayırıp verimsiz yerlere evler yapmışlar, mümkün oldukça tarım arazileri başka işlerle işgal ettirmemişlerdir. Son yıllarda Trakya’da ayçiçek tarlaları da dahil birçok ovamız inşaata açıldı. Verimli topraklarımızın bağrı betona gömüldü.
Hasankeyf’ten başlayarak birçok tarihi eserimizin restorasyondan sonra çıkan tablo yüzünden “Keşke restore edileceğine kendi kendine yıkılaydı” denildi. İşi ehline vermemenin en acı sonuçlarını tarihi eserlerimizde gördük. Depremde yıkılan Gaziantep Kalesi’nin yıkılan bölümlerinin sonradan restore edilen kısımları olduğunu tarihçiler üzüntü içinde anlattılar.
Kaz Dağları, Akbelen ormanları, yanan ormanlar… Yanan ormanların yerinde birden biten oteller… Her maden aramasının altında çıkan yandaş kurum ve kuruluşlar…
Bu ülke hepimizin! Geçmişimiz, bugünümüz ve geleceğimiz… Bu ülkeye hizmet için belli makamlara taşınan kişilerin görevlerini yerine getirmesini beklememiz hepimizin hakkı. Sizden kimse “ülke için ölmenizi” beklemiyor. Ülkemizi talan ettirmeyin. Yasaların verdiği yetki etrafında milletimize, devletimize, bayrağımıza hizmet edin. Vatandaşlarımızın beklentisi bu cennet vatan ülkede insanca yaşayabilmek. Yeri gelince bu ülkenin her evladı ülkesi için canını verir; geçmişte atalarının yaptığı gibi.
Ama korkarız bazı gerçekleri idrak ettiklerinde durum Temel Karamollaoğlu’nun işaret ettiği yere gelecek: "Bir Kızılderili deyişiyle bu arkadaşlara seslenmek istiyorum; 'Son fabrika satıldığında, son üretici toprağını terk ettiğinde, beyaz AK Partili adam beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!”
10 Ağustos 2023/ Millî Gazete
https://www.milligazete.com.tr/makale/16043761/elif-ors/turkulerle-turkiyem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder