İnsanlık tarihinde gerçekleşen birçok tarihi olayların günümüze intikal etmesinin sebebi edebî eserlerin içeriğine konu olmasıdır. Birçoğumuz birçok savaşı, barışı, zaferi, mağlubiyeti destanlar, romanlar, hikayeler, şiirler sayesinde öğrenmişizdir. Geniş halk kitlelerinin bilinçlerinde akademik bilgi türü ile değil edebi eserlerde yer aldığı şeklinde yer edinir.
Daha önceki işgalci İsrail’in saldırılarında paylaşılan bir şiir vardı. Bu son Aksa Tufanı’ndan beri paylaşana denk gelmedik. Nizar Kabbani’nin “Halid bin Velîd'in işten çıkarıldığının belgesidir” şiiri. Kabbani Şam’da doğmuş, Londra’da vefat etmiş; şair, yazar ve diplomattır. Şiirlerinde bahsettiği konular sebebiyle "kadın şairi” olarak şöhret kazanan Kabbani, 1967’deki Altı Gün Savaşı'nın ardından politik şiirde Arap şiirinin yol göstericisi oldu. Kabbani şiirinde şöyle sesleniyor:
“Unutanlara…
Arabî çağı çaldılar bizden
Nebi'nin evinden Fâtımatu'z-zehrâ'yı çaldılar
Ey Salâhaddîn!
Kur'an'ın ilk nüshasını sattılar
Ali'nin gözlerindeki hüznü sattılar
Ey Salâhaddin! Seni ve bizi toptan sattılar açık artırmada.
Arab'ın geleceğini çaldılar bizden
Şam'ı fethettikten sonra işten çıkardılar Hâlid’i
Cenevre‘ye elçi olarak atadılar.
…
Endülüs işi paltosunu çaldılar Târık’tan
Nişanlarını aldılar çıkardılar ordudan.
Güvenlik mahkemesine verdiler
Zafer suçundan yargıladılar.
Zaferin sakıncalı bulunduğu bir zaman geldi yavrum!”
Kabbani’nin şu mısraları nasıl da günümüzde işgalci ile normalleşen müslüman dünyasını yansıtıyor:
“Öyle bir zaman mı geldi ki
Gülle karşılıyoruz İsrail’i
Binlerce güvercinle millî marşla
Hiçbir şey anlamadım yavrum.
Hiçbir şey anlamıyorum!
Güneşi rehin verdiler tefecilere
Karaborsacılara sattılar mehtabı.
Ömer'in kılıcını kırdılar.
Ayaklarından astılar tarihi”
Gazze’de yaşanan soykırıma, hastanelerin içinde yaralı, saldırıdan kaçarak sığınmış sivilleri buldozerlerle katil İsrail’in ezildiğine şahit olunmasına rağmen hâlâ birilerinin “ambargo korkusu”, mallarının kesada uğrama korkusu, oturdukları koltukları kaybetme korksundan katile ses çıkaramamasını görüyoruz. Kabbani bu durumu Selahaddin’e seslenerek kayıtlara böyle düşmüş.
“Ey Salâhaddin! Ey Salâhaddin!
İşitiyor musun radyo yorumlarını
Kulak veriyor musun bu apaçık alçaklığa?
Yiyeceklerini yediler ve işediler
Arab‘'n güzel çağının yüzüne.
Sahneye konan bu oyun nedir
Sahneye konan bu oyun nedir
Kimdir kadife perdenin duvarlarını çeken
Yazarı kimdir? Bilmiyoruz
Yönetmeni kim? Bilmiyoruz
Kimseler de bilmiyor. Yavrum
Onlar ki kulislerin ardındalar
Onlar ki kulislerin ardındalar
Vatan denen kadına tecavüz ediyorlar
Ayağındaki halhalları satıyorlar.
Satıyorlar gözlerindeki bahçeleri”
Günümüz iş brilikçilerini ne güzel de anlatmış şair:
“Bütün dağlara ‘satılık‘ levhası astılar
Teslim ettiler buğdayı, zeytini, geceyi
Portakalın kokusunu
Görülmeyi yasakladılar düşlere
Şiir yazan bütün kuşları hapse tıktılar
…
Söylenen söz, söyleyen dudaklara zıt
Ey Salâhaddin!
Döneklik çağıdır bu
Kavî kabilecilik kabarması
Ebubekir‘'n evini yaktılar
Nebî'nin ailesine el uzattılar gece vakti
Kureyş'in ileri gelenleri
Ecnebilerin bulaşıklarını yıkar oldular.
Ey Salâhaddin! Söz ne işe yarayacak bu bâtınî çağında?”
Şairin “bilmiyoruz yazan kim, yönetmen kim” dediği konuyu artık tüm dünya tüm çıplaklığı ile biliyor. İşgalciyi pervasız yapan desteklerin kimden olduğunu biliyor. Hangi şirket, hangi hükümet işgalcinin yanında, hangi hükümetler ekranlar karşısında siyonist düşmanı ama sahne arkasında siyonistleri nasıl desteklediğini herkes biliyor. Artık zulümün kara ellerini herkes biliyor. Ve dünyanın vicdan sahipli insanları “adaleti” ayakta tutmak için ellerinden geleni yapıyor. Küresel çaptaki baskılara rağmen insanlık ellerini kanlı olanların yüzüne gerçekleri haykırıyor. Saflar netleşiyor. Kim Allah’ı her alanda “ilah” kabul ediyor, kim rızık verici olarak Allah’tan başkasını görüyor, bir bir kayıtlara geçiyor.
Geçtiğimiz hafta ülkemizde de böyle bir tarihi olaya şahit olduk. Hepinizin tahmin ettiği gibi gerçekleri Meclis kürsüsünde madde madde, tarihi kronolojisi içinde anlatan Saadet Partisi Milletvekili Hasan Bitmez’den bahsettiğimi anladınız. Hasan Başkan son olarak Sezai Karakoç’un kaleme aldığı şiiri okuyarak bir nevi Nizar Kabbani gibi tarihe not düştü.
Sezai Karakoç’un yazdığı şiiri Hasan Bitmez bu sefer canıyla yazdı. Hasan Bitmez şiiri okudukça zalimler tarihe kalın çizgilerle kaydedildi. Bitmez şiiri yeniden yazdı. “Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak.” dedikçe Mekke’de hakikati söyleyen Peygamberin (sav) sesi duyulmasın diye gürültü çıkaran Mekkeliler gibi sesler yükseldi şiirin muhatap olduğu kitleden.
Hasan Bitmez şiiri yeniden yazdı. Ellerinde Irak kanı olanlara tıynetleri hatırlatılarak yazıldı. Gazze'de daha doğmamış ceninin vurulmasına petrol sevkiyatı yapmaya devam edenlerin yüzüne karşı yazıldı. Hastaneleri, camileri, kiliseleri, okulları vuran masmavi gökyüzündeki metal canavarları kullananların Konya’da eğitilmesine göz yumanların yüzüne şamar gibi nakşedilerek, yazıldı!
Bir şiirin yeniden yazıldığı Meclis tutanaklarına geçti. İşbirlikçiğin kişiyi nasıl insanlıktan çıkardığını göstere göstere yazıldı!
Bir şiir yeniden yazıldı. Mazlum ve masumlara umut olarak. Bir şiir yeniden yazıldı zalim ve destekçilerin kara suratları ortaya konularak! Hadi kurtarın kendinizi Allah'ın azabından!
Tarih Kabbani'lerin, Karakoç'ların ve Bitmez'lerin şiirlerini yazmaya devam edecek.
21 Aralık 2023/ Millî Gazete
https://www.milligazete.com.tr/makale/18451489/elif-ors/bir-siir-yeniden-yazildi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder