Hepimizin malumu olan meseledir ki; Nemrut Hz. İbrahim’i ateşe atar. O sırada da bir karınca ağzında bir damla su ateşe doğru gitmektedir. Karıncanın bu halini görenler sorarlar “Ey karınca, sen ne yapmaktasın?” Karınca “Ben de biliyorum tek damla su ile Nemrut’un ateşi sönmez. Ben tarafımı belli etmek için su damlacığını taşıyorum.”
Bu mesel bir Cuma namazı çıkışında Filistin’e destek için toplanmış grubun -Milli Görüşçü olmayan kuruluşlar- namaz sonrası yaptığı dua ile aklıma geldi. Duayı ettiren imam “Allah’ım “kahhar” ismi şerifinle zalimleri kahreyle. Allah’ın zalimleri birbirine düşür.” diye dua ettiğini duyduğumda aklıma geldi.
Şimdi ne var dua edilmiş daha ne istiyorsunuz derseniz; karınca bile bir zulüm gördüğünde gücü nispetinde su taşıyarak tarafını belli etmeye, zalimin ateşini söndürmeye çalışırken güç, iktidar sahibi dahi Allah’ın yeryüzünde halifesi olmakla görevli müslümanların dua da bile zalimle mücadeleyi Allah’a bırakmaları endişelenmemiz gereken bir durumdur.
Dinimiz her şeyi yerli yerine koymuştur. Kavli dua, fiili duayı vermiştir. Müslümanlar hangi işi yaparlarsa yapsınlar Allah ile bağlantısını kesemez. Fiili dua ile eylem ortaya koyarken kavli dua ile de cepheyi kuvvetlendirirler.
Allah yeryüzünde zalimle, kötülükle, yanlışla, çirkinle, zararlıyla mücadeleyi müslümanlara emretmiştir. Ölçü olarak “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” Hadisinde müslümanlara yol çizilmiştir. Bu konuda Müslim kitabında “iman” bahsinde geçmektedir.
Bir ufak karıncanın, ortaya koymuş olduğu duruş koskoca müslüman liderlerde yok. (karınca kardeş kızma sana ufacık dediğim için ortaya koyduğun yürek birçok ismi kocaman kişilerde yok) Herkes sahip olduğu imkan ve güç sebebiyle sorumludur. Eğer Sütçü İmam Fransız işgaline başkaldırmak, “Bugün Cuma namazı kılınmaz. Toprak işgal altındayken” diyerek zalime karşı duruş sergilemek yerine ““Allah’ım “kahhar” ismi şerifinle zalimleri kahreyle. Allah’ım zalimleri birbirine düşür.” deseydi, Kurtuluş Savaşı olmaz, bu topraklar işgalden kurtulmazdı. Yani Sütçü İmamlar Allah’ın emirlerine yerine getirmeseydi, oturdukları makamlarda, kürsülerde sadece kavli dua etseydiler bugün Anadolu işgalden kurtulmamış olurlardı.
Bir kötülük, yanlış, çirkinlik, zarar, zulüm karşısında herkes de kendi gücünde sorumludur. Karınca karınca kadar, öğrenci öğrenci kadar, ev hanımı ev hanımı kadar, çarşısında simit satan simitçi gücü kadar zulme karşı durur, zalime engel olmak üzere çalışır. Siayasal sistemde muhalif partiler miting yaparlar; sivil toplum kuruluşları yürüyüş, basın açıklaması, dua ederler; ki bu faaliyetler iktidarları, güç sahiplerini fiili olarak harekete geçirmek içindir. Bir zulüm olduğunda “eliyle müdahale” edecek olanlar devletin yetkilerini, imkanlarını kullanma sorumluluğunda olan iktidardır. Zalime giden her türlü yardımı kesmek; zalimin gözü, kulağı olacak askeri üslerin kapatılması; uluslararası camiayı bir araya getirerek zulme karşı bir cephe oluşturmak; ülkelerindeki diplomatları, konsolosları, büyükelçileri kovmak; zalime destek için enerji sağlayan yolları kapatmak; zalim işgalciyi destekleyen firmaların kapatılmasını temin etmek gibi siyasi erki kullanmayı gerektiren faaliyetler hep iktidarın sorumluluğundadır.
Özellikle 2000 yıllarından sonra müslümanların ve masum insanların başına gelen zulümlerin sebebi D-8’lerin aktifleştirilmemesidir. Evet, yine konuyu D-8’lere bağlayacağız. Evet, nasıl siyonizm beş bin yıllık hedefinden asla vaz geçmediyse, bunun için bizim coğrafyamızı ateşte bırakıyor ise; masum çocuklarımızı cenin halinde iken katlediyor, kadınlarımızı çocuklarını savunurken katlediyorsa; gençlerimize akıl almayacak işkenceler yapıyor, müslüman liderleri hasta sandalyesinde dahi füze ile şehit ediyorsa biz de D-8 demekten geri durmayacağız.
D-8’lerin harekete geçememesinin sebebi de Saadet Partisi’nin iktidarda olmamasıdır. Evet, işgalci İsrail bu kadar pervasız hale geldiyse müslüman ülkelerin liderlerinin mitingcilik oynaması sebebiyledir. Evet, hâlâ Mescid-i Aksa özgür değilse müslümanlardan bazılarının işgalci İsrail ile ticaretlerinin devam etmesi yüzündendir.
D-8’i harekete geçirmeyen, bunu önemsemeyen kim varsa ortadaki zulümden ilk önce onlar sorumludur. Zalimin elini tutup zulmü engellemek yerine makam araçlarıyla geldikleri miting alanlarında Zeki Müren gibi “Kahrol düşman” nevinde hareket edenlerdir.
Kimse kendini, milleti ve insanlığı kandırmasın! O hesap gününde dilimizin susup tüm azalarımızın aleyhimize şahitlik yapacağı günde her şey günümüzde yaşadığımızdan daha çetin olacaktır!
31 Ekim 2023
https://www.milligazete.com.tr/makale/17393774/elif-ors/karinca-kadar-olamamak