Gündemimiz birçok lüzumlu lüzumsuz konularla işgal ediliyor. Değişen gündemlerden dolayı durup düşünemiyoruz bile kendi derdimiz nedir, ne olmalıdır diye. Bu hızlı değiştirilen gündemlerle hiç tanışık olmadığımız insanlarla bile kavgalı hale geliyor, başımızı kaşıyacak zaman bulamıyoruz bu heyuladan.
Geçtiğimiz hafta dış haberlerde bir haber düştü. Muhtemelen şöyle bir bakıp geçildi. Ama insanlık tarihinde yer yerinden oynatması gereken haberdi. İnsan hakları savunucuları, kadın hakları savunucularının sokaklara çıkması gereken bir haberdi. “Peru'da zorla kısırlaştırılan on binlerce kadına tazminat ödenecek” başlığında verilen haberde “1996'da eski Devlet Başkanı Alberto Fujimori'nın "yoksulluğu azaltmak" için başlattığı program kapsamında çoğu yoksul, İspanyolca bilmeyen yerlilerden oluşan 300 binden fazla kadın kısırlaştırılmış” olduğundan bahsediliyor.
Kısırlaştırma mağdurlarından iki binden fazla kişi Peru devletine dava açmış ve davayı nihayetinde kazanmış durumda. Hükümet yetkilileri uygulamanın gönüllülük esasına ayalı yapıldığını iddia etmiş olsa da. Böyle milyonlarca olay dünyanın yakın tarihinde mevcut. Dünyada üçüncü dünya ülkesi denilip, savaşla, iç çatışmayla, ilaç şirketlerinin kobay olarak kullanmasıyla, bazı bilimsel (!) araştırmalara konu olarak yaşam hakları, nesil hakları ihlal edilen milyon mazlum insan var.
Batı gittiği birçok yerde çeşitli şekillerde gittikleri yerlerde yerlilere soykırım uygulamıştır. Hatta bazı soykırımı “yardım” ediyoruz diyerek yapmıştır. Örneğin Kızılderililere yardım ediyoruz diye suçiçeği virüsü taşıyan hastalıklı battaniye dağıtmış ve Kızılderililerin bağışıklık sistemlerini çökerterek soykırım uygulamıştır. Batının tarihte yaptığı soykırımlar yazmakla bitmez. Daha sonra Batı işgal ettiği memleketlerden çekilmiş gibi dursa da kendi yerlerine bıraktıkları yerli işbirlikçiler “efendiler”ini aratmayacak şekilde kendi halkına zulümlere devam etmiştir. Peru’da yaşanan yerli kadınların kısırlaştırılması buna bir örnektir.
Yılmaz insan hakları savunucuları kendi insan hakları tanımı içine girmeyen hiç bir konuyu gündeme taşımıyor. Kadın hakları diye meydanları dolduran yığın kalabalıkların da bu konular üzerine söz söylediklerini daha duymadık. Sonuçta ortada sömürgecilerin dilini bile konuşamayan yerli insanlar söz konusu. Sömürgecilerin dilini konuşamadıkları için kendi dertlerini anlatamayan, kendi acılarını ifade edemeyen milyonlarca insan. Zorla kısırlaştırılma mağduru kadınların “Doğmamış çocuklarımı benden aldılar!” diyerek acısını dile getirmekten başka bir şey kalmıyor.
Modern zamanlarda çağdaş insanlar diye kendilerini tanımlayanlar, fıtri olan her şeye karşı savaş açmış durumda. İnsanın en doğal hakları olan canın, aklın, dinin/inancın, neslin ve malın korunması konusunda tarih boyunca hiç olmadığı kadar çağdaş “insan hakları (!)” savunucularının ait oldukları medeniyet tarafından ihlal edildi. Demokrasi, insan hakları ihlali diye onlarca ülkeyi işgal ettiler, yönetimlere müdahale ederek ülkeleri karıştırdılar. Ne can güvenliği, ne mal güvenliği, ne inanç güvenliği kaldı dünyanın mazlum topraklarında!
Peru örneğinde olduğu gibi açık bir kadın hakkı ihlali olan anne olma hakkının elde alınması var olduğu gibi bir de kariyer, modern yaşama katılma, kendi ayakları üzerinde durma gibi süslü kelimelerle anne hakkı gasp edilen milyonlarca kadın var dünyada. Kapitalist dünyanın en ucuz iş gücü haline getirilen kadının tüm dünyada çeşitli şekillerde anne olma hakkı gasp ediliyor. İş gücü olarak başka birinin yapacağı işte anne olarak başka hiç kimsenin dolduramacağı kadın olması gereken yerden kopartılıp alınıyor. Anne olmak günümüzde değersizleştiriliyor. Bir fabrikanın montaj hattında çalışan, eve para getirdiği gerekçesiyle yüceltiliyor.
Burada sözü Aliya İzzetbegoviç’in kadın ile ilgili sözünü tekrardan hatırlatalım: “Kadın, sadece anne olarak yeri doldurulamaz ve mutlak değere sahiptir. Kadını anne olarak yıkan hiç kimse onun daha fazla saygı görmesine ve önemine katkıda bulunamaz, çünkü annelik hakkı sadece dokunulmaz değil, aynı zamanda insanlığın bildiği en eski haktır.”
Şimdi kim savunacak anne olma hakkı gaspedilen annelerin hakkını? Eşitlik için ortalığı yıkan feministler bu konuya hiç eğildiğini görmedik. Anne olmak her kadının doğuştan gelen hakkıdır. Unutmayalım!
18 Şubat 2021/ Milli Gazete
https://www.milligazete.com.tr/makale/6504744/elif-ors/kadinin-anne-olma-hakki-gasp-ediliyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder