Mayıs 31, 2025

Bir Teşehhüd Miktarı Susmak



“Yaz dışarıda seni bekliyor…

Her şeyi bırak, çık dışarı, biraz sus”*

Böyle diyerek dikkat çekiyor şair yaz mevsimine. Belki de pazarlanan yaz mevsimi algısına muhalefet ederek başka bir bakış açısı getiriyor. Deniz, kum, tatil ve ne kadar boş iş varsa yapılan bir mevsim olmaktan öte bir tefekkür ayı olduğunu söylemek istiyor. İnsanların gündelik dediği hayat safsatasına bir es verilmesi, bir mola alınmasını dile getiriliyor. İnsan her şeyi bıraktığında hayata bakacak başka pencerelerin varlığını fark edebileceğine dikkat çekiyor. Gürültüden kurtularak bir teşehhüd miktarı susmak insana şifa olacaktır. Şair insan olma sorumluluğunu kuşanarak bitmeyen bir şarkının nakaratını tekrar ediyor. ‘Yaz dışarıda seni bekliyor.’

Ev-yol-iş/okul bermuda şeytan üçgeni arasında kalan modern zamanın ve kent yaşamanın insanı, dışarı çıkmalıdır. Standart yaşamın heyulasında boğulan ve kaybolan insan nefes almalıdır. Yaşadığı hayatı anlamak için rutinin dışına çıkmalıdır. Belki bir şiir okumalı, belki sokakta top oynayan çocukları seyretmeli, belki bir pamuk şeker satan amcadan bir pamuk şeker almalıdır. Kentin yenilmez ve geçilmez sınırlarının dışına çıkmalı, boynunu azıcık mezarlara ve mezar taşlarına uzatmalıdır. Kimler, geldi ve geçti bu dünyadan?  Ve şimdi en büyük dertleri nedir kabirlerdekilerin? Bir daha düşünmelidir, kaç zaman daha o yollardan geçeceğini.

“Yaz bütün ihtişamıyla

 Hatırlatsın sana unuttuklarını 

Göstersin sana görmediklerini

Ve canlandırsın seni.”*

“Hafıza-ı beşer nisyanla maluldür” demiş atalar. İnsanın acizliğini anlatmak için. İnsan zaman zaman en hatırda tutması gerekenleri unutur. Hayatiyetini devam ettirecek değerler bir bir yitip giderken, insan neyi hatırlayacak bunları da unutur. Nereden geldi, nereye gidiyor? Bu dünyada ne işi var? Ne zamana kadar bu dünyada bir yer kaplayacak? Unutur insan elinde olmadığı şeyler üzerinde sahiplik davası iddia ederken. 

Nereye, nasıl bakması gerektiğini bilemez insan. Hayat denilerek ataların ‘yaşamak’ diye önüne sunduğu dayatmaları sorgulayamaz insan. Çalışmak için yaşanmaya müsaade edilen bir çağda bakamaz etrafına ‘ne var, ne yok’ diye. Göremez ki, tükettiği ömrü kendi istediği şekilde yaşayamamıştır. Emanetçidir de dünyada, aldığı nefesi geri vermeye bile gücü yoktur da, yine de mal sahibi gibi davranmaktan geri durmaz. Göremez olup biteni; mal sahibi, güç sahibi olmanın getirdiği kibirle. Hatırlamaz, bütün güçlerin kaybolduğunda bile geçerli olanın insan kalmak olduğunu.

Gece şehrin seslerini duymaz, toplumun dertlilerinin ahını. Bir yetimin göz kenarlarında ki, gözyaşına şahit olmaz. Umudu çalınan bir gencin yüreğindeki sıza çare olmaz. İnsan bu, unutmuştur nereden geldiğini. Hep iki eli ve iki ayağı sağlam olacaktır, kimseye muhtaç olmayacaktır. Gençliğindeki güzelliği, dinçliği devam edecektir. Başını o iki elinin arasına alıp düşüneceği vakitler gelmeyecektir. Aklına gelmez ki, bir gün o tenin buruşup kala kalacaktır, yazın kurumuş toprak gibi. Hiçbir şey ona ölümü hatırlatmamaktadır. Aldığı takdirler, gördüğü iltifatlar hep devam edecektir sanki.

Yaz, lisan-ı hali ile hatırlatır baharda yeşillenen, canlanan doğanın bir gün muhakkak susuz ve kurak bir dönem göreceğini. Yazın yaşanan hareketliliğinin aslında geri dönüşü olmayan bir sona doğru gittiğini anlatır. Baharda filizlenip, gelişip, büyüyen ürünlerin yaz aylarında artık hasat mevsimine durduğu gibi yaratılan her şeyin bir gün muhakkak hasat mevsimini yaşayacağını hatırlatır. Yaz, baharda ne ektiysen, yazın eline geçecek ürün odur, der. Yaz, insana sanki ömrünün gençlik evresini nasıl geçirdiysen, ihtiyarlığında onu biçeceksin, der.

İnsan nedir ki, ömrünü bir aylık maaş için çalışarak heder etsin. İnsan o kadar değersiz midir ki, hesap vereceği bir ömrü maaş bordrolarında tüketsin. Eşref-i mahlûk olarak yaratılan insan suni gündemlerde hayatını mı harcayacaktır? İnsan, sabah uyandığında bir defa olsun gökyüzüne bakmadan, mahmur bakışlı komşusuna selam vermeden, ter kan içinde top peşinde koşan çocuklarla iki tur atmadan, ununu eleyip eleğini asmış kahvede oturan amcayla sohbet etmeden, güneşin yakıcılığından su parçası arayan serçelere bir kap su vermeden ölmemelidir. Hayatın ilahi sese engel olan tantanasından kurtulmalıdır. Yanına bir kitap, bir şiir, bir ayet alıp dışarı çıkmalıdır.

“Nerede olursan ol, 

Ne yaparsan yap!

İster uzun yollara düş, 

İster aynı pencereden seyretmeye devam et her şeyi,

Ama gördüklerin yeni olsun.”*


*Şairi bilinmeyin bir şiir


2017 Temmuz/ Maaile

Mayıs 09, 2025

Direniş Artık Her Yerde!

         Dünyada üniversitelerde başlayan Filistin’e destek eylemleri liselere kadar inmiş durumda. Amerika’nın önde gelen üniversitelerdeki Filistin için kamp kurma, nöbet tutma eylemleri dünyanın farklı coğrafyalarında üniversite öğrencilerinin ülkelerinin polislerin şiddetli müdahalelerine, tutuklanmalarına rağmen artarak devam ediyor. Mesela sömürgecilik konusunda dünya tarihinde bir numara olan rahmetli Şaban Teoman Duralı Hocamızın “Çağdaş-İngiliz Yahudi Küresel Medeniyeti” şeklinde kitaplaştırdığı İngiltere’de de her geçen gün Filistin’e destek veren üniversitelerin sayısı artıyor. Dünyanın tüm coğrafyalarında halkları soykırıma karşı tavırlarını ortaya koymaya devam ediyor.

Yazımızın başında Filistin’e destek, soykırıma karşı olan eylemlerin liselere kadar indiğinden bahsetmiştik. Fransa’da bu haftanın başından itibaren Fransız lise öğrencileri okula gitmeyerek "Gazze'de ateşkes sağlanana kadar lise derslerine girmeyeceğiz…" açıklamasını yaptılar. Liseler Birliği olarak “Filistin için liselerimizi kapatalım! Pazartesi gününden itibaren Gazze’de ateşkes ve Filistin devletinin tanınması için liselerin abluka altına alınması çağrısında bulunuyoruz. Columbia'dan Fransa'daki liselere kadar seferberlik gerçekleşecek.” eylemlerini ortaya koydular. Gazze’de ateşkes ve Filistin devletinin tanınması nedeniyle 6 Mayıs’ta onlarca lisenin kapatıldığını açıklayan liseler birliği “Amerikalı öğrenciler Joe Biden’ı İsrail’e karşı tutumunu sertleştirmeye zorluyor. Aynısını Emmanuel Macron için de yapmalıyız. Tüm uluslararası toplum ikili konuşmayı durdurmalı ve ateşkes uygulamalıdır. Bu orantılı bir tepki değil, soykırımdır.” açıklaması ile de hedeflerinin ülkelerini yöneten iktidarı, soykırımcı israil’e karşı tavır sergilemeye itmek olduğunu belirtiyorlar.

Fransa liseler birliğinin 3 Mayıs’ta yaptıkları basın açıklamasını tamamıyla yazıya ekliyorum: 

“Öğrenciler Gazze Şeridi'nde devam eden soykırıma karşı birkaç gündür dershanelerini işgal ediyor ve ablukaya alıyorlar. Bu öğrencilere ağızlar kapatılıyor ve aşırı derecede şiddetli polis baskısına maruz kalıyorlar. Öğrenci kardeşlerimiz her şeye rağmen Gazze Şeridi'nde ateşkes ve Filistin devletinin Fransa tarafından tanınması için seferberliklerini sürdürüyor. Aynı zamanda Netanyahu'nun suç hükümetinin emriyle sendikalar ve siyasi aktivistler savcılar tarafından baskı altına alınıyor.


Soykırımı durdurmak için genel seferberlik zamanı geldi ve 35.000 Gazzeli İsrail ordusu tarafından öldürüldü. Bir hafta önce başlatılan öğrenci hareketinin başlangıcından bu yana lise öğrencileri de fakülte ve okullarda harekete geçen öğrencilere destek veriyor. Şimdi ders çalışma yerlerimizi işgal etme ve engelleme sırası bizde.


Bu nedenle, Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması ve Filistin Devleti'nin Fransa tarafından tanınması için, özellikle 6 Mayıs Pazartesi gününden itibaren tüm kurumların işgal edilmesi ve abluka altına alınması yoluyla lise seferberliği çağrısında bulunuyoruz.


Columbia'dan Fransa'daki liselere kadar lise seferberliği gerçekleşecek.


Paris’te,

03/05/2024”

Lise öğrencileri adına açıklama yapan öğrenci Fransa genelinde ilk defa liselerin barış nedeniyle kapatıldığını ifade ederek “Refah’ı her an tehdit eden saldırıyla karşı karşıya kalan bu ülkedeki her lise öğrencisinin harekete geçme görevi var.” diyerek aslında aylardır soykırımcı, işgalci, katil ile ticaret başta olmak üzere her ilişkiye devam eden müslüman liderlere görevlerini hatırlatıyor. 

Aksa Tufanı, dünyada yeni bir dalga oluşturdu. Allah’tan başkasına kul olmayan Filistinlilerin direnişi; kendisini tanrının seçilmiş kulları yalanına yapışarak yıllardır kan, gözyaşı ve zulüm üreten, dünyayı tüm kılcal damarlarına kadar sömüren siyonist batıl zihniyete karşı; insanlık zihninde ve yüreğinde bir fark ediş oluşturdu. Filistinlilerin yıllardır dar bir coğrafyada devam eden direnişini; yıllardır siyonizmin kitle iletişim araçları, akademi dünyası, ekonomik ve siyasi güçler ile oyaladıkları halkların tam ortasında başka bir direnişin yeşermesine sebep oldu. 






9 Mayıs 2024

https://www.milligazete.com.tr/makale/20122760/elif-ors/direnis-artik-her-yerde?fbclid=IwY2xjawKKn0BleHRuA2FlbQIxMABicmlkETFGS1Fiek1FSnhpdjBUbmV2AR73-YEYaqi31tfl2R-kOrrSstismZ77Sxs3fKmvfCryc0exP2m7hfs2ddn3AQ_aem_RmXIUDrUwT2cX5yHQZhmAQ

Ey Sakallı Hüsnü Amcam! Senin Verdiğin Oyun Bedelini Gazzeli Bebekler mi Ödeyecekti?

Her şeye her duruma rağmen bir bayramı geçirdik. Dilerdik ki, yeni bir tazeleniş olsun, bir muhasebe olsun hac günleri. Müslümanlar Allah’...