Eylül 08, 2024

İyiye, Güzele, Doğruya, Faydalıya ve Adalete Dair

İyiye, Güzele, Doğruya, Faydalıya ve Adalete Dair

Elif ÖRS

Ülkemizde günlük hayat içinde çok farklı sorunlar yaşıyoruz. Çoğu müslüman olan bir ülkede olmaması gereken olaylar; yerlere çöp atılması, bir hizmeti alırken oluşan kuyruklara kaynak olmak, hakkı olmadığı halde sosyal yardımlaşma için ayrılan bütçeden pay almaya çalışmak, daha önce o iş ile ilgili hiçbir çalışma yapmadığı halde devlet ve kamu ihalelerine girerek haksız rekabet oluşturmak, hak etmediği mevkilere yerleşebilmek için “dayı” aracını devreye sokmak, yol senin olmadığı halde aradan sıvışmaya çalışmak, “adalet gereği” senin olmayacak menfaatleri “kanunlara” uydurarak halk arasındaki deyimiyle “kitabına uydurarak” elde etmek, hiç tanımadığı kişiler hakkında iftiralar üretmek, doktora ünvanını alabilmek için para ile tezler/makaleler yazdırmak, yazılı sınavlarda elde edemediği başarıyı mülakatlarda lehine değiştirmek, ve bunun gibi ve bunlardan daha olumsuz sahnelere şahit oluyoruz, maruz kalıyoruz, mağduru oluyoruz. 

Yukarıda saydıklarımız bir toplumun “dönüştürülmesi”nin sonucu. Önceleri annelerimiz “Yapma yavrum, kul hakkı olur” diye çocuklarını yetiştirirdi. Çok entel bir cümle değil fakat hayata dair bir hakikati öğreten bir nasihatti. Kürsülerden konuşan hocaların sayısı arttı, mahallemizde bile imam hatipler açıldı, her ilçede üniversiteler var ama sokaklarımızda bunun yansıması yok. Sosyal medya hesaplarımızda paylaşımlarımız ayetten, hadisten, güzel sözden, ahlaktan geçilmiyor. Ama suç oranlarına baktığımızda, işlenen suçların içeriğine baktığımızda kimlerin yaşadığı bir ülkede yaşıyoruz, diyoruz. 

Anlatmak istediğimizi bir hafta içinde yaşadıklarımız ve tanık olduğumuz olaylar üzerinden netleştiremeye çalışacağız.

Bursa dönüşü İnegöl ilçesinde merkezde trafikte yol alıyoruz. Ana yoldayız ve yolda geçiş hakkı trafik kurallarına göre bize ait. Yan yoldan bir beyaz araba aniden çıkıyor ve önümüzden geçip yoluna devam ediyor. Şoförümüzün refleksleri iyi olmasa çarpışmamak işten değil. O beyaz araba makam sahiplerinin düşkün olduğu Avrupa çıkışlı, üst gelir grubuna ait birinin sahip olacağı bir araba. Galiba altındaki arabanın üstünlüğüne güvenerek yolda tüm geçiş haklarına sahip olduğunu düşünüyor ve kurallara uymadan başkalarını tehlikeye atarak geçip gidiyor. İşin bizi çarpan yanı arabanının içinde sarıklı kişinin toplumda “hoca” diye tanınan, ulusal gazetelerde İslam ve din üzerine yazılar yazıp ümmeti uyaran (kendi hayatına geçiremediği İslam’ı anlatınca toplumdaki bozulma kaçınılmaz), belli bir cemaatin önderlerinden biri. Şimdi bazıları içinden “Belki aciliyeti vardır. Onun için geçip gitmiştir.” diye geçirecek. O zamanda insan bir el işareti ile bunu ima ederek geçer, bir korna ile özür diler. Firavunvari bir şeklide hakkı olmayan yola dalmaz, karşısındaki arabayı tehlikeye atmaz, bir müslümana yakışır nezaketle yoluna devam eder. Bu yaşadığımız olayda davranışın altında yatan sebep bariz “güç sahibi (makam arabası olacak arabaya biniyor olabilme, kafasına taktığı sarık ile toplumda üstün yere sahibim duygusunu taşımak)” vehmederek, diğer insanların haklarını gasp edebileceği düşüncesi yatıyor. Hayatta karşılaştığımız sakat davranışlar sakat düşünüşlerin sonucu.

Bu hafta içinde yaşanan diğer olay ise futbolda yaşanan hakeme yumruk meselesi. Herkesin ortasında ve gözünün önünde futbol klubü başkanının sahaya inerek hemen hakemin yanına koşup hiç tereddüt etmeden hakemin suratına yumruk attığına açıkça şahit olduk. Buradaki şiddetin temelinde de yatan alt düşünce “Ülkede ne yaparsan yap, güç sahibi isen istediğini istediğin anda yapabilirsin. Ülkenin en üst yönetiminin mahkeme kararlarına uymadığı yerde bizde istediğimizi yaparız.” anlayışı, düşüncesi yatıyor. Hakem yanlış karar vermiş olsa bile o davranışı haketmiyor. Ama gel gör ki, bunun çözümü aklına gelen ilk şekilde davranmak değildir. İnsanı ürküten konu futbol klubü başkanını haklı bulan bir kitlenin olması. Ülkemizdeki futbolda da “güç sahibi” olmanın “haklı olmak” olarak algılandığı ve bu anlayışın sirayet ettiği tablosu ile karşı karşıyayız.

Diğer bir olay ise Meclis’te Bütçe görüşmeleri sırasında yaşadıklarımız. Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez iktidarın 22 yılda yaptıklarını 22 dakikada özet geçerken iktidar sıralarından gelen tacizlere maruz kaldı. Milletvekili Bitmez’in Bütçe görüşmelerindeki konuşmasında gerçeklerin Meclis’te dile gelmesi birilerinin tansiyonunu arttırdı. Yıllardır Meclis’te istedikleri gibi insanımızı küresel sermayeye, faizci kapitalist sisteme köle yapmak üzere çalışan iktidar vekilleri, geçmişte yaptıkları hatalar yüzlerine vurulunca kendiden geçip kürsüde konuşan vekile saldırdılar. Sahip oldukları siyasi gücü “hakkın” değil “kaba kuvvetin” hakim olması için kullanan iktidar mensupları en küçük eleştirel sözleri duymaya dayanamadılar. Ki konuşma eleştirel değildi, hepsi dünyanın şahitlik ettiği olaylardı. Bitmez’in konuşmasında tek yalan yoktu. Fakat ona saldıranlar, sataşanlar “iktidar gücünü” elde tuttuklarına inandıkları için susturmaya çalıştılar. Milletin Meclis’inde bir milletvekilinin, milletimizin duygu ve düşüncelerinin ifade edilmesini engellemeye çalıştılar. Sonucu hepimiz biliyoruz. Bitmez, Filistinlilerin tanımlaması ile artık bir “Filistin şehidi”dir. 

Ama burada büyük bir sorun, mesele ile karşı karşıyayız. Trafikte, futbolda, sokakta, hukukta karşılaştığımız “gücü hak sahibi” kabul eden zihniyet milletimizin Meclis’inde olması. Sahip olduğu “iktidar gücü” ile birilerini susturabileceğini düşünen zihne sahip insanlar, ülkemiz ve dünya için en tehlikeli insanlardır. Müslüman ve dahi insan olmak, eşrefi mahluk olmak şerefine sahip olmak, kaba kuvveti/gücü hak sebebi görmemektir. Güç sahiplerini haklı gören toplumlar tarihin sayfalarında en kötü, en çirkin şekilde yer almıştır. 

Ve yine hatırlatalım; başta Peygamber Efendimiz (sav) olmak üzere bütün peygamberler kaba kuvvete/ güce sahip olduğundan dolayı “haklı olduğunu düşünenlere” ve bu zihniyet üzerine yaşayanlara; “iyiyi, güzeli, doğruyu, faydalıyı ve adaleti” yani “Hakk”ı tebliğ etmiştir. 

Bir toplumda çözülmenin sebebi bu temel esastan uzak kalmaktır. Toplum için belirlenmiş kuralların dışına; sahip olduğu mevki, sahip olduğu dayı, kasalarındaki paralara güvenerek çiğneyebileceğini düşünenler yüzünden toplumda ciddi çürümeler yaşanmaktadır. 

Şükür ki, Meclis’te artık “iyiyi, güzeli, doğruyu, faydalıyı ve adaleti” savunan, kaba kuvveti, güç sahibi olmayı değil; “Adalet” ölçülerini “Hakk” sebebi gören bir grup var.


19 Aralık 2023


https://www.milligazete.com.tr/makale/18429932/elif-ors/iyiye-guzele-dogruya-faydaliya-ve-adalete-dair

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ey Sakallı Hüsnü Amcam! Senin Verdiğin Oyun Bedelini Gazzeli Bebekler mi Ödeyecekti?

Her şeye her duruma rağmen bir bayramı geçirdik. Dilerdik ki, yeni bir tazeleniş olsun, bir muhasebe olsun hac günleri. Müslümanlar Allah’...