Gazze’den gelen haber. Hikmet Bedir… Altı yaşında. Gazze’de yaşanan kıtlık sebebiyle açlık sebebiyle Pazar günü şehit oldu.
Siyonist ırkçı emperyalist İsrail, soykırımına devam ediyor, Gazze’ye abluka uygulamaya devam ediyor. Koskoca ordularıyla Müslüman ülkeler, bırak işgalcinin saldırılarını durdurmayı, bir bardak suyu Gazze’ye sokamıyor. Ve ne kadar içler acısı durum ki Müslüman kardeşleri bu durumda iken Türkiye’deki Müslüman kardeşleri hatta “Biz iktidardan gidersek Kudüs düşer, Gazze düşer” diye oy toplayan muhafazakâr iktidar mensupları, ellerindeki belediyelerde meydanlarda özel sahneler kurup büyük kitlelere “milli maç” seyrettiriyor.
Geçen hafta sırf futbol ile dönen bir gündeme milletimiz mahkûm edildi. Hangi futbolcu nasıl gol attı, kim kime çelme taktı, o futbolcu Türklüğü savunan hareket yaptı, yok o hareket ırkçı partinin işaretiydi, yok o bilmem kaç yıl öncesi bilmem neyin işaretiydi, Batı bize karşı hep ikiyüzlü oldu…
Batı’nın ikiyüzlü olduğunu yeni mi keşfettiniz? Yıllardır Avrupa Birliği’ne girebilmek için Avrupa Birliği Bakanlığı kurduğunuz da bunu bilmiyor muydunuz? Avrupa Birliği uyum yasalarını çıkarırken bilmiyor muydunuz, anlamamış mıydınız? D-8’leri harekete geçirmek yerine G-20’lere kuyruk olmaya gittiğiniz zamanda mı görmediniz size ve Müslümanlara karşı var olan çifte standardı?
Hepsini de çok iyi biliyorlar. Ama kitleleri oyalamak için suni gündemlere ihtiyaç var. Böyle konuları ortaya çıkartılmalı ki, bu ülkede artık sistemin vahşi kapitalist sistem olduğunu kimse anlayıp sorgulayamasın. Böyle suni gündemler olmalı ki, bir krizden diğerine bilerek sürüklenen ülke iktisadını kimsecikler konuşamasın. İktidar destekçileri niçin sırayla Sedat Yenigün ve Metin Yüksel’i katletmiş bir ırkçı oluşumun işaretini bu kadar sahiplendiler sanıyorsunuz. Böyle konularla milletimiz oyalanmalı ki, milletimizin cebinden bir avuç zengin ve küresel güçlerin cebine aktarılan kaynaklar konuşulmasın.
Bu ülkenin en büyük sorunlarından biri de çok çabuk bir şekilde manipüle edilebilinir hale gelmesidir. Şuraya medyanın gündem oluşturma kuramına ithafen dilbilimci bir Aşkenazi Yahudi göçmenlerin çocuğu olarak dünyaya gelen Chomsky’nin sözünü bırakalım:
"Sosyal kontrolün temel unsuru dikkat dağıtma stratejisidir. Siyasi ve ekonomik elitler tarafından kararlaştırılan önemli konuların kamuoyu dikkatinden kaçırılması için ortaya devamlı dikkat dağıtıcı unsurlar ve önemsiz bilgiler atılır.”
Bu sözü, her gün okuyabileceğiniz bir yere asınız. Ülkemizde günlük değişen gündemde önünüze gelen konular hakkında bir fikir beyan etmeden, düşünce kazanmadan, bir yere taraf olmadan önce bir düşünesiniz diye. “Bu konu gerçek bir konu mu? Benim meselem bu mu? Ülkemize ne katkı sağlayacak? İnsanlığa ne kazandırıyor ya da kaybettiriyor? Bu gündemin sonucunda kimler ne kazanacak, kimler ne kaybedecek? Bu gündem gerçek gündem mi, suni gündem mi? Bu olay karşısında Müslüman nasıl tavır almalıdır? Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yaşıyor olsaydı bu olaya karşı nasıl davranırdı, sahabesine ne derdi? Bu konular Müslümanlar arasında kardeşliğe mi katkı sağlıyor, yoksa Siyonizm’in ve uşaklarının ekmeğine mi yağ sürüyor?”
Bunun gibi onlarca soruları sormalıyız. Şimdi düşünelim. Şu an ölmüş olsak Allah bize Avrupa kupasında kazandığımız -ki artık bu ihtimal yok- başarıları, kupaları mı soracak, yoksa en başta yazdığım Gazze’de açlıktan ölen altı yaşındaki Hikmet Bedir’in hesabını mı soracak?
Mesele bu kadar basit! Soru da net! Ahirette hesaba dâhil olmayan konularla Müslümanların oyalanabiliyor olması o toplumda İslam’ın etkisinin azaldığının bir ispatıdır. Bir Müslüman gördüğü bir yanlışı eliyle; eliyle gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etmelidir. Gözünün önünde çocukların açlıktan öldüğü dünyada nasıl oluyor da bir Müslüman dine göre malayani işlerle uğraşabiliyor? Her nefesinin bir hesabı olduğunu bilen Müslümanlar, nasıl oluyor da hamasetle günlerini geçirebiliyor?
9 Temmuz 2024
https://www.milligazete.com.tr/makale/20835446/elif-ors/hamasetle-gunler-gunleri-kovaliyorken