“İnsan yaşıyorsa, görevi bitmemiş demektir. Burada yaşıyorsam, burada görevim bitmemiş demektir. Bana kalsaydı şu anda Kudüs/Beyrut hattında bir taksi dolmuşta, her an bir bombayla ölebileceğim ihtimalinin verdiği dikkatle ve yoğun duygularla Feyruz dinlemeyi, sevgilimin/helalimin ellerini bir kutsal kitap gibi tutmayı tercih ederdim. Ama buradayım ne yazık ki. Öyleyse yazıyı dağıtmadan görevimize dönelim. Belki bu yazının mükafatı olarak yaşarım bunları.”*
7 Ekim 2023…
Yeni tarih yazımında insanlık tarihi için dünyanın seyrini değiştiren dönüm noktası olarak yer alacak. Belki de bir çağı açıp bir çağı kapatan hareket denilecek bugünler tarihe geçirilirken.
7 Ekim 2023’te Ne Oldu?
Filistin direniş hareketi Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları, sabah 06:00 sularında İsrail’e karşı "Aksa Tufanı Operasyonu" isimli kapsamlı bir saldırı başlattığını duyurdu. Hamas ve beraberindeki direniş örgütleri Aksa Tufanı’nı “Mescid-i Aksa’nın özgürleşmesi ile sonuçlanacak yeni bir dönemin başlangıcı olacak şanlı bir direniş ve cihad seferberliği” olarak tanımladı ve dünyaya böyle duyurdu.
BBC, 8 Ekim 2023 günkü haberinin başlığı “İsrail, Hamas'ın saldırısına hazırlıksız yakalandı” şeklinde oldu. Haber metni ise “İsrail, Hamas'ın Gazze'den başlattığı şimdiye kadarki en iddialı operasyon karşısında şaşkına döndü. Daha önce bu boyutta bir şey yaşanmamıştı. Hamas, Gazze'yi İsrail'den ayıran bariyeri birçok yerden aşarak İsrail'in çok uzun süredir karşılaşmadığı ciddi bir sınır ötesi saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırı, 1973'te Mısır ve Suriye'nin sürpriz saldırısının 50. yıldönümünden bir gün sonra gerçekleşti. 50 yıl önceki saldırı Orta Doğu'da büyük bir savaş başlatmıştı. Hamas liderleri de bu tarihin önemini biliyor olmalı. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ülkesinin savaşta olduğunu ve bunun bedelini düşmanlarına ödeteceğini söyledi.”
7 Ekim’den sonraki günlerde katil israil tarafından şehit edilecek Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri "Elimizde İsrail'deki tüm esirlerimizin serbest kalmasını sağlayacak esirler var. Kassam Tugayları, kutsalların çiğnenmesini kabul etmeyecek. Filistinlilerin tutuklanmasını, yerleşim birimleri inşasını ve Gazze'ye ablukanın sürmesini kabul etmeyeceğiz. Halkımızın onuru ve özgürlüğü için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.”
Kısaca direniş örgütlerinin yaptıklarına tüm dünya şaşırdı. Kimse böyle bir hareket ve sonuç beklemiyordu. “Herşeyi gören, duyan, takip eden, haberdar olan” israil miti çöktü. Sapan taşları ile vatanını savunan çocuklardan sonra İsrail’in diktiği duvarı füzelerle, strateji ile yıkan Filistinliler fotoğrafı dünyanın ezberlerini bozdu.
7 Ekim 2023 Öncesi
Siyonist güç odaklarının kitle iletişim araçları, para ile beslediği akademisyenleri, siyasi alanda desteklediği siyasileri, paradan para kazandırdığı iş adamları ile tüm dünyada oluşan olumlu İsrail devleti imajı vardı. Ortadoğunun en demokratik, çağdaş, zengin, en ileri teknolojiye sahip, bilime değer veren, yetiştirdiği ajanlar ile dünyadaki diğer ülkeler üzerinde hegomanyası olan güçlü bir imajı vardı. Hatta tüm dünyadaki algısı kara gecede kara kaya üzerinde giden kara karıncayı bile takip edebilecek kudrette idi. Tabiri caizse uçan sinekten bile haberi olan İsrail’di.
Aksa Tufanı siyonizmin illüzyonunu bozdu. Gerçi 2006’da Dökme Kurşun Operasyonu’nda Hizbullah İsrail’in “yenilmez” olduğu imajını bozmuştu. Ama yıllardır zihinlerde oluşturulan algılar gerçekte olduğu kadar hızlı şekilde toplumların zihinlerine işlemiyor. Kimsenin beklemediği zamanda beklemediği yerde HAMAS tüm hesapları alt üst ederek yıllardır devam eden Filistinlilerin direnişini en üst seviyeye çıkardı.
7 Ekim’de ilk defa bu kadar net bir şekilde on yıllardır Filistin’de yaşanan zulme dünya kamuoyunun dikkatlerini çekti. Çok uzun süreden sonra ilk defa bir konu dünya kamuoyunda gündemde kaldı. Siyonizmin ne olduğuna dair ilk defa karşılaşanlar oldu. Siyonizmin hedefleri ve Filistin’de olanlar konusunda bir bilinç oluşmasını sağladı. Direniş Filistin topraklarını aşıp tüm coğrafyalara taştı.
Aksa Tufanı’ndan sonra ne yapacağını şaşıran işgalci tüm hıncını masum çocuklardan, kadınlardan, erkeklerden, ihtiyarlardan hatta hayvanlardan çıkardı. Yıllardır Filistinlilere çektirdiği zulümleri gözden kaçırdığı gibi yine algı-manipülasyonlarla gerçekleri çarptırmak için basın yoluyla dünya kamuoyuna yalan söyledi. İşgalci insanları kandırmak için müzik festivaline HAMAS saldırdı, diyebilmek için kendi çapulcu askerlerine kendi vatandaşlarına saldırttı. Ve bunun gibi daha onlarca olay…
Gel gelelim, müslümanlar yaşananları nasıl anladı, nasıl davrandı, ne yapmaları gerekiyordu de yapmadılar?
Öncelikle Kuran’ı okuyan her müslüman yahudileri tanıması gerekir. Kutsal kitabımızda en fazla bahsedilen kavim İsrailoğulları. Tarihte en fazla peygamberin gönderildiği kavim israiloğulları. Allah neden bu kadar İsrailoğullarını anlatmıştır? Müslümanlar kitabını çok iyi okumuş olsaydı ırkçı emperyalist siyonistleri bilirlerdi.
Diğer yandan ülkemizde Millî Görüş’ün lideri Erbakan Hocamızın ömrünü siyonizmin hedeflerini anlatmakla geçmişti. Ülkemizdeki insanlar şu sorgulamayı bir türlü yapamadı. Niçin bir siyasi parti lideri durmadan dikkatleri israil’e ve onun yaptıklarına çekiyor?
Özellikle ülke insanımız için aslında 7 Ekim ve sonrasında gerçekleşen olaylar şaşırtıcı olmamalıydı. Siyonizmin planlarını anlatan ve ısrarla anlatan bu yüzden partileri kapatılan bir Görüş bu topraklarda vardı. Milli Görüş ve mensupları siyonizmin dünyadaki sömürü sistemini ve nihai hedeflerini durmadan anlattılar.
Şimdi biraz geriye gidelim ve ne demiş Erbakan Hoca’mız:
Biraz Bir Tarihe Bakmalı
7 Ekim’den sonra katil işgalcinin tavırlarına ülkemizdeki insanların çoğunun şaşırdığını gördük. Oysa bu topraklar siyonizmin beş bin küsür yıllık hedeflerini bilen görüş bu topraklardan çıktı. Necmettin Erbakan Hocamız siyonizmin kurduğu sömürü dünyasını tüm insanlığa ifşa etti. Ve Siyonizmin batıl sistemine karşı. “Hakk” merkezli sistemi kurmak için Millî Görüş’ü teşkilatlandırıp sistemleştirdi.
Erbakan Hoca’mız hemen hemen her konferansta, mitingde, basın açıklamasında, televizyondaki tartışma programlarında, iftar programlarında, kongrelerde ilk önce günümüzdeki batılın temsilcisi/ ifsat edici ırkçı emperyalizmi/siyonizmi anlattı. Şimdi sadece bir konuşmasından alıntı yapıyoruz. 2007 Genel Seçimleri öncesi ESAM’ın düzenlediği konferanslardan birinde yaptığı konuşma:
“… batıla yönlendiren ırkçı emperyalizmin temel inanışı ise 5767 sene evvel firavunlar zamanında tanzim edilmiş olan bir sihir kitabına, “Kabbala”ya dayanmaktadır. Bu zihniyetin inanışının 4 temel esası vardır:
1- İnsanlar içinde Ben-i İsrail ırkına mensup olanlar üstün varlıklardır ve diğer ırkların hepsi Ben-i İsrail’e köle olmak için yaratılmışlardır. Onlar önce maymun olarak yaratılmışlar ve sonra da insana dönüşmüşlerdir.
2- Bu gerçek nazariyatta kalmayacak, yaşama da yansıyacaktır.
3- Bu yansımanın gerçekleşmesi için, Ben-i İsrail’in üç görevi yerine getirmesi gerekmektedir. a) Tarih boyunca bulundukları ülkelerde bozgunculuk yaptıkları için hep sürgüne gönderilmiş olan Ben-i İsrail’in Kudüs’te toplanması. b) Ben-i İsrail’in Fırat’tan Nil’e kadar bütün Ortadoğu’yu kapsayan (Kıbrıs ve Kuzey Doğu Anadolu’muz da dahil olmak üzere) vaat edilmiş toprakların (Arz-ı Mev’ud) tamamını içine alan ‘Büyük İsrail’i kurması. Bunun emniyeti için de Fas’tan Endonezya’ya kadar 28 ülke yönetiminin kontrol altında bulundurulması ve Anadolu’da Selçuklu’nun ve Osmanlı’nın mirasçısı bağımsız bir devletin bulunmaması, c) Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesi.
4- Bu görevler yerine getirildiği zaman, Ben-i İsrail’in kurtarıcısı Mesih yeryüzüne inecek (İsa (a.s) değil!) Davut (a.s.)’ın tahtına kral olarak oturacak ve Ben-i İsrail’in dünya hakimiyetini ebediyen perçinleyecektir.”
Irkçı emperyalistlerin kim olduklarını Kuran’da anlatılmasına rağmen belli bir şuura erememiş müslümanlara ne diyelim?
Müslümanlar Ne Yapmalıydı?
Allah yeryüzünde adaleti sağlamakla müslümanları görevlendirmiştir. Müslümanlar şüphesiz bu soykırımdan birinci dereceden sorumludur. Dünya kamuoyunu sessiz kalmakla suçlayan müslümanlar, elimizden bir şey gelmiyor ki diye ağlayan müslümanlar yumurta kapıya dayanmadan yapacaklarını yaptılar mı?
Yani müslümanların daha önceden yapması gereken sorumlulukları vardı. Bu İslam Birliğini kurmaktı. Adil temellere dayalı yeni bir dünya kurmaktı. Helali önceleyen faizsiz adil ekonomik sistemleri kurmaktı. Toplumları ifsat eden siyonist kültür faaliyetlerine karşı ifsat hareketlerini önleyip insanları ıslah edecek ürünler ortaya koymalıydılar.
Günümüz müslümanları hiçbir bahaneye sığınacak konumda değildir. Bu saydığımız konuları zamanında sistemleştirip bunlar yapılmalıydı diye müslümanlarla paylaşıldı. Milli Görüş, müslümanların ilk hedefleri olarak dünyada şunları gerçekleştirmek zorunda olduğunu ortaya koymuştu:
- İslam Birleşmiş Teşkilatı,
- Müslüman ülkelerin kendi askeri teşkilatını kurması,
- Müslüman ülkelerin kendi ortak pazar teşkilatını kurması,
- müslüman ülkelerin kendi para birimine geçmesi,
- Müslüman ülkeler arasında kültürel işbirliği teşkilatlarının kurulması.
Bu sayılan maddeleri sadece teori alanında bırakmayıp pratik olarak uygulamak için de D-8’leri kurmuştu. Şimdi zamanında yapması gerekenleri yapmayanlar müslümanlar bugün Gazze’den sorumlu değil de nedir?
Hadi buna geçmiş diyelim, peki günümüzde müslümanlar yapmaları gerekenleri yaptılar mı? Vermeleri gereken tepkileri verdiler mi?
O da yok. Dünyanın farklı coğrafyalarında meydanları vicdanlı insanları doldururken özellikle ülkemizdeki tepkiler tam bir hüsran oldu. Filistin ile ne coğrafya ne din ne ırk ne ortak tarihe sahip olmayanlar kendilerini israil’e giden gemileri durdurmak için gemilere zincirlerken ülkemizdeki özellikle dindar kesimi yerlerine ne zincirledi?
Ülkemizde Ne Oldu?
7 Ekim ülkemizde sağcısından solcusuna, Türk milliyetçisinden Kürt milliyetçisine dindarından sekülerine Ortadoğu ve Filistin cahili olduğu ortaya çıktı. Nerede nasıl durması gerektiğine dair bir bocalama yaşayan insan sayısı çok fazlaydı. Dünyanın en aşağılık soykırımı yaşanırken bazıları hâlâ “Araplar bizi arkadan vurmuştu” tarihi yalanını dillerine doladı. Bazıları da kendilerine entel havası vererek “Filistinliler zamanında topraklarını satmıştı” argümanını tartışmaya soktu. Bazıları mevcut iktidar yüzünden Filistinlilere düşman kesilirken insan olmanın ne olduğunu gözden kaçırdı. Bazıları da tepki verebilmek için iktidarın açıklamalarını bekledi. Muhafazakar demokrat arkadaşlar her konuda o kadar iktidar ile hem hal olmuştu ki, müslüman kardeşlerim türküsünü bir yandan söylerken israil’i rahatsız etmeyecek eylemler ortaya koydu.
Yıllardır “Bekle bizi, bekle Kudüs/ Bir sabah erken…” ezgilerini söyleyen Türkiye’deki müslümanlar, Filistinli kardeşleri, insanlar cayır cayır çadırlar içinde işgalci tarafından yakılırken, her şeyi geçtik hastanede tedavi görenleri hedeflemişken bile bir türlü Filistin’e gidemediğine şahitlik etti dünya. Bir avuç toprağa sıkıştırılmış ve yıllardır açık hava hapishanesi muamelesi gören müslüman kardeşlerine yardım etmeyi bırak katil işgalci israil ile 7 Ekim’den bile sonra sefer sefer gemicik ticaretine devam ettiler. Tarihe kocaman bir kara leke olarak geçti. Sahnede “bekle bizi Kudüs” demesi kolaymış, lakin iş katil ile ticareti kesmeye gelince “Katliam başka, ticaret başka” oldu. Katilin kanlı parasından elde edecekleri birkaç kuruş kanlı sermaye gözlerini bürümüştü.
Kendisi savaşta olan Yemen katil israil ile ticareti olanları Kızıldeniz’de vurarak Kızıldeniz’i dar ederken ülkemizde işgalci ile ticareti kes diyenler hain, İrancı bilmem ne ilan ediliyordu. Tarihin en kara sayfasına geçen Galata Köprüsü üzerinde “Katil israil” diye protesto mitingi yapanların köprü altından işgalci ile ticaretine devam ettiğini yazacak. I. Dünya Savaşı anlatımındaki köprü bir de bu köprü… Unutulacak gibi değil.
İnsanımız elinden geldiği kadar duasıyla, insani yardımıyla, boykotu ile tavrını ortaya koyarken iktidarımız (ki AKP ve cumhur ittifakının hepsidir) milletini “Siz ambargo nedir bilmezsiniz” diye tehdit vari açıklamalar yapmıştır. Kürecik üsleri açıkken iktidarımız batıya iki yüzlülük dersi vermekten geri kalmamıştır.
Ülke olarak durumumuzu özetlersek doğru bir şekilde hedefi doğru belirleyerek etkili bir çalışmamız olmadı. Kolombiya devleti diplomatik ilişkilerini keserken, kömür tedariğini durdururken bizim iktidarımız sadece laf üretmiştir.
İktidarın yaptıkları ortada iken toplumun diğer kesimlerini bir kenara koyarak özellikle dindar İslamcı kitle ise tamamen çuvallamıştır. Topluma insanlık konusunda, zulme karşı doğru davranış sergileme konusunda önder olacak kitle tamamen pasif bir şekilde neredeyse sadece vicdanlarını rahatlatacak kadar “kahrol israil” demişlerdir. Birkaç ürünü hedefe koyup boykot teşvik edilirken Erbakan Hoca’mızın “AKP bir siyonist projedir” demesine rağmen yetki sahibi olan AKP’li milletvekilleri harekete geçirmek için hiçbir şey yapmamışlardır. Müslümanlar kime hesap verecekleri konusunu yeninden gündemlerine taşımak zorundadır. Dünyanın diğer coğrafyaları İslam’a dirilirken ve bundan sonrada İslamla diriliş olacak iken nefis muhasebesini yapmaları gerekmektedir.
Ülkemizde hiç kimse bizim hiçbir şeyden haberimiz yoktu deme lüksüne sahip değildir. Değil mi ki Saadet Partisi Milletvekili Hasan Bitmez Meclis kürsüsünde gerçekleri anlatırken can verdi! Değil mi bu gerçekler karşısında iktidar mensubu milletvekilleri hunharca Bitmez’e saldırdı. O gün “Hak ile Batıl” Meclis kayıtlarına geçerek ortaya koyuldu… Ülkemizdeki hiç kimsenin bahanesi kalmamıştır. O konuşmada israil’e karşı nasıl tavır takınılması gerektiği, yahudi cesaret madalyasının iade edilmesi gerektiği gibi birçok konu apaçık ilan edilmiştir.
Sonuç
Sonuç olarak müslümanlar Gazze sınavında sınıfta kalmıştır. Özellikle olaydan bir ay sonra “acil” toplanan İslam İşbirliği Teşkilatının etkili hiçbir şey yapmamıştır. Başta ülkemiz iktidarı olmak üzere müslüman coğrafyasının liderlerinin, iktidarlarının “şiddetli kınamaktan” öte bir iş yapacak iradelerinin olmadığı ortaya çıkmıştır. Müslüman halkaları zamanında yapmaları gerekirken yapmadıklarının bedelini başta Gazze olmak üzere masum coğrafyaların ödediği saklanamayacak kadar meydana çıkmıştır.
Şu zaman geldiğimiz noktada müslüman liderlerin çoğunun Hz. Musa’ya dost olmadığı, Firavun’a karşı tavırlarının da “konjonktürel” olduğunu görmüş olduk.
Günümüzde yaşananlardan dolayı müslümanlar tüm dünyaya karşı sorumludur. Ya bu sorumluluğu idrak edip adil temellere dayalı yeni dünyayı kuracaklar ya da…
Spot:*** HAMAS ve direniş grupları tüm dünyanın dikkatini Filistin cihadına çekmeyi başarmıştır. Dünyadaki insan hakları savunucularının iki yüzlülüğünü, müslüman liderlerinin kınamaktan öte bir şey yapmayarak müslümanları oyaladığını ortaya dökmüştür.
*** Gazze’de ve Filistin’de yaşanan süreçte müslümanlar öncesi ve sonrası ile yapmaları gerekirken yapmadığı birçok iş vardır. Bunların başında İslam Birliğini kurmak gelir.
*** Müslümanlar D-8’leri aktifleştirip adil temellere ve adil düzene dayalı “Yeni Bir Dünya”yı kurmuş olmadıkları için insanlığa ve tarihe karşı sorumludurlar.
*** HAMAS ve direniş grupları tıpkı bizim Kurtuluş Savaşı’nda vatanımızı koruduğumuz gibi vatanlarını korumaktadırlar. Hatta şu an yaptıkları tam anlamıyla azgın bir kavme karşı insanı ve insanlığı savunmaktır.
*Öğle Uykusu, İbrahim Paşalı, Birun Yayınları